Allah yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yaratandır. Emir bunların arasında sürekli iner ki Allah’ın her şeye gücünün yettiğini ve Allah’ın bilgisiyle her şeyi kuşattığını bilesiniz. (65:12)
“Yedi” sayısıyla ilgili dilbilimcilerin dikkat çektiği bir hususu belirtmekte fayda görüyoruz. Arapça’da yedi sayısı aynı zamanda çokluğu ifade etmektedir. “Yedi tabakalı gök” tabiriyle “yedi adet gök” anlaşılabileceği gibi “birçok gök” de anlaşılabilir. Arapça’daki bu özelliği tarih boyunca birçok araştırmacı belirtmiştir. Ayrıca Kuran’da Lokman Suresi 21. ayette “yedi deniz” tabiri geçmesi, Tevbe Suresi 80. ayette Peygamber’e hitaben “Onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları affetmeyecektir.” denmesi; yedi, yetmiş sayılarının Türkçe’deki yüz sayısı gibi çokluk ifade etmek için de kullanıldığı kanısını güçlendirmektedir. 7 rakamının benzer şekilde kullanımına eski Yunan’da ve Roma’da da rastlayabiliriz.
Kuran’da yedi göğün olduğunu söyleyen ayetlerden biri olan Talak suresinin 12. ayetinde, yeryüzümüzde, gökler kadar yaratılışın olduğu geçmektedir. (Gökyüzünün tabakalarıyla ilgili konuyu ilerde yayımlamayı düşündüğümüz başka bir çalışmaya bırakıyoruz.) Talak suresinin 12. ayeti yedi gök ile yerküremiz arasında benzerlik kurunca; o zaman yerküremizde de tabakalar şeklinde uyumlu, her tabakanın kendi görevini yerine getirdiği bir yapı beklememiz mümkündür. Nitekim yerküremiz hakkında son asırlarda yapılan çalışmalar Kuran’ın bu ayetinin de mucizeviliğini onaylamaktadır.
Yerküremiz ayrı tabakalardan oluşur ve bu tabakaların bu şekilde yaratılması sayesinde Dünyamız’da hayat mümkün olmaktadır. Peygamberimiz’in yaşadığı Arap toplumunda yeryüzü, bir toprak parçası görünümünün dışında bilinmeyen bir sırdı. O dönemdeki bilgilerle yeryüzünün birbirinden farklı tabakalarının olduğunun düşünülmesi, bu farklı tabakaların farklı görevlerinin olduğunun söylenmesi imkansızdır.
YERKÜREMİZİN KATMANLARI SAYESİNDE HAYAT VAR
Daha önceki bölümlerde söylediğimiz gibi Kuran sadece mucize olsun diye hiçbir açıklama yapmamaktadır. Fakat Kuran’ın dikkatimize sunduğu gerçekler, Peygamberimiz döneminde bilinmesi imkansız bilimsel gerçeklere dayandığı için aynı zamanda mucize de oluşturmaktadır. Bize düşen sadece bu mucizeleri tespit etmek değil; bu mucizelere tanıklık edilirken gözlemlenen incelikleri, Allah’ın yaratışındaki harikalıkları da düşünmektir. Örneğin yerkürenin katmanlarından biri olan çekirdeği oluşturan maddeler sayesinde Dünyamız’ın çevresinde manyetik bir alan oluşmaktadır. Bu manyetik alan yeryüzünde yaşamı mümkün kılmaktadır. Yeryüzünün merkezindeki dinamo eğer biraz daha zayıf olsaydı; Dünyamız’ın çevresinde oluşan manyetik alan (Bu manyetik alan Van Allen Kuşakları olarak bilinmektedir) öldürücü radyasyonu durdurmaya yetmeyecek ve Dünyamız’daki yaşam zarar görecekti. Eğer bu manyetik alan daha kuvvetli olsaydı yeryüzündeki canlılık yine zarar görecekti. Yerkürenin çekirdeğinde sıvı haldeki nikel, demir gibi maddelerin oranının tam kıvamında ayarlanması sayesinde Van Allen kuşakları görevlerini tam yerine getirebilmektedir. Tüm bu incelikler Yaratıcımız tarafından ayarlanmış, mükemmel bir şekilde programlanmış, sonra biz insanların Dünya’daki yaşamı başlatılmıştır.
Dünyamız’ın milyarlarca yıldır soğuduğu tespit edilmiştir. (4.5 milyar yıl olarak tahmin edilmektedir.) Dünyamız çok uzun süredir soğuyor olmasına karşın Dünya’nın çekirdeğinde çok yüksek sıcaklıkta lavlar kaynamaktadır. Yeryüzünde yaşadığımız kısmın Dünya’ya oranı, elmanın kabuğunun elmaya oranı kadar bile değildir. Yerkabuğunun kalınlığının Dünya’nın çapına oranı %1’den bile azdır. Bu incecik yerkabuğunun üzerinde kitap okurken, yürürken, yemek yerken, sohbet ederken tüm bu oluşumlardan hiçbir şey hissetmiyoruz. Dünyamız’ın çekirdeğinde meydana gelen dehşetli oluşumlar hayatımızı sekteye uğratmamakta, hayatımız sanki, Dünyamız’ın merkezi durgun bir gölün kıyısıymış gibi devam etmektedir. Yüksek sıcaklıktan ve oluşan manyetik alandan dolayı dehşetli diye tabir ettiğimiz oluşumlar aslında insana, yaşama dost oluşumlardır; çünkü bu oluşumlar sayesinde varlığımızın devamı mümkün olabilmektedir. Bu oluşumlar varlığımızı hem mümkün kılmaktadır, hem de bu oluşumların dehşeti bizi hiç rahatsız etmeden elmanın kabuğu kadar olan Dünya kabuğunun üstünde yaşantımız devam etmektedir. Bu oluşumları ne tesadüfe bağlayabiliriz, ne de kendimizin yaptığını iddia edebiliriz. Her şeyi yaratan, her şeyi birbiriyle bağlantılı olarak oluşturan Allah, tüm bu oluşumlara şekil vermiştir. Bize düşen acizliğimizi bilerek, kibirlenmeden O’na yönelmek ve yarattığı tüm güzellikler, mükemmellikler için O’na şükretmektir.
TABAKALARIN SAYISI
Yeryüzünün en dışında Dünya’mızın %70’inden fazlasını oluşturan Litosfer’in Su (1) tabakası bulunmaktadır. Bu tabakanın altında Litosfer’in Kara (2) tabakası gelmektedir ve bu tabakalar diğer tabakalara göre çok incedir. Bu tabakaların altında Üst Manto (3) bölümü vardır. Onun altında ise plastik özellikleri gösteren Astenosfer (4) vardır. Bu tabakanın altında Alt Manto (5) vardır. Bu tabakanın birleşiminde silikon, magnezyum, oksijen gibi maddeler vardır, ayrıca demir, kalsiyum, alimünyum da içerdiği söylenmektedir. Bu tabakanın altında Dış Çekirdek(6) bulunur ve yerkürenin hacminin %30’una yakınını oluşturur. Buradaki sıvı Dünyamız’ın dönüşüyle beraber oluşturduğu dinamo ile yerküremizin çevresindeki koruyucu manyetik alanı meydana getirmektedir. Dünyamız’ın merkezinde ise hacim olarak en ince tabakalardan biri olan İç Çekirdek (7) bulunmaktadır. Görüldüğü gibi Dünyamız, hem ham maddeleri, hem görevleri farklı farklı olan tabakalardan oluşmaktadır. Bu tabakaların sayısı 7’ye eşitlenip de ayetle mutabık olduğu gibi, iki tabaka tek tabaka şeklinde incelenmek suretiyle 7 rakamı değişirse bile o zaman da 7 rakamının Arapça’da çoğul ifade eden yapısıyla uygunluk göstermektedir.
Allah’ın yaratışındaki harikaları incelersek Talak suresinde ele aldığımız ayetin sonunda dendiği gibi “…Allah’ın her şeye gücünün yettiğini ve Allah’ın bilgisiyle her şeyi kuşattığını” kavrayabiliriz.