Ve dolunay haline geldiği zaman Ay(84:18)
Siz gerçekten tabakadan tabakaya binip geçeceksiniz(84:19)
Şu halde onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar. (84:20)
Birçoğumuzun hafıza kayıtlarında Ay, unutulmaz anıların, güzel manzaraların bir sembolüdür. Diğer taraftan Ay, Ay takvimini kullananlar için şaşmaz bir hesap aletidir. Gel-gitleriyle de, Dünyamız’a uyguladığı çekimle de Ay, her zaman insanlar için merak unsuru olmuş, insanlığın ilgisini çekmiştir. O, kimimiz için matematiği, kimimiz için astronomiyi, kimimiz için sanatı, kimimiz için romantizmi ifade etmektedir. Tarih boyunca Ay, insanlar için ulaşılmazlığı da ifade etmiştir. Nitekim Peygamberimize Kuran-ı Kerim’in vahyedildiği dönemde de bu hiç şüphesiz böyleydi. Bu yüzden 1400 yıla yakın bir süre yukarıdaki ayetlerde Ay’a gidileceğine işaret olduğu anlaşılamadı. Kuran’da “ve” ile başlayan ifadeler birşeye dikkat çekmek için kullanılır, bazı çevirmenler “ve” ifadesini “andolsun” diye çevirerek de bu vurguyu belirtmeye çalışmışlardır. Kuran’da yemin etmek için “kasem” kelimesi kullanıldığından biz “kasem” kelimelerini “andolsun” diye çevirirken, “ve” kelimelerini aynen yazıp bu vurguyu açıklıyoruz. Bu surede de “ve” vurgusuyla Ay’a dikkat çekildikten sonra “tabakadan tabakaya, binip geçileceği” söylenmiştir. Daha önceden Kuran’ı anlamaya çalışanlar 18. ayetle 19. ayeti ayrı düşünmüşler ve “tabakadan tabakaya geçişi” başka türlü değerlendirmeye çalışmışlardır. Çünkü onların zihninde Ay ulaşılmazdı, Ay’a gitmek hayal bile edilemezdi, hayal edilse bile bu ancak romantik bir düş olarak mümkündü.
Bu düşüncelerin etkisiyle tabakadan tabakaya geçişin manevi yükselişi ifade ettiği, Dünya’dan ahirete geçişi anlattığı, insanın spermden gençliğe, gençlikten yaşlılığa kadar geçirdiği halleri mecazi bir ifadeyle dile getirdiği düşünüldü. Oysa ayette insanların gelecekte tabakadan tabakaya geçeceği söylenmektedir. Manevi yükseliş veya çocukluktan yaşlılığa geçiş gibi süreçler Kuran’ın inişinden önce de vardı, indiği zaman da vardı, indikten sonra da var olmuştur. Bu yüzden ayet hakkında geçmişte yapılan bu yorumların gerçeği yansıtmadığını düşünüyoruz. Ayetin ifadesinde gelecekte gerçekleşecek bir olaydan bahsedilmektedir ve bu olayın olduğu zamanda insanların neden iman etmediği sorgulanmaktadır. Yani gelecekte bu olay olduğu zaman da iman etmeyen insanlar olacaktır. Ayrıca ayette geçen “tabaka” kelimesi Kuran’ın diğer yerlerinde, örneğin 67-Mülk suresi 3. ayette ve 71-Nuh suresi 15. ayette maddi tabakaları ifade etmekte; fakat manevi bir tabakayı veya halleri ifade etmemektedir. Ayette “binip geçilmesinden” de bahsedilmesi ayetin Ay’a gidilmesine işaret ettiğini desteklemektedir. Ayette “binme” anlamında çevrilen “terkebunne” ifadesi, Kuran’ın başka yerlerinde de hayvanlara binmeyi olduğu gibi gemi gibi araçlara binmeyi de ifade etmek için kullanılmıştır. (Örneğin bakınız: 43- Zuhruf Suresi 12. ayet.)
19. ayeti bu şekilde değerlendirdikten sonra 18. ayete baktığımızda Ay’a dikkat çekilmesi, 19. ayette bahsedilen “binerek tabakadan tabakaya geçişin” Dünya’dan Ay’a bir araçla geçiş olduğu fikrini doğrulamaktadır.(18. ayette Ay’ın dolunay şekline dikkat çekilir. Ay’ın gerçek şekli dolunaydaki halidir. Ay’ın dolunay hali Ay’ın bütününü, Ay’ın diğer halleri ise kendisini değil ancak bir bölümünü ifade eder. Ay’ın özellikle Dolunay haline dikkat çekilmesi bu yüzden olabilir. En doğrusunu Allah bilir.)
NEDEN İMAN ETMEZLER
Ay’a gidişte açılışı 12 Eylül 1959’da Rusların yaptığı Luna 2 Uzay aracı gerçekleştirdi. Aynı yıl Luna 3 uzay aracı Ay’ın gizli yüzünün fotoğrafını çekti. Fakat insanlık açısından asıl önemli an 21 Temmuz 1969’da Neil Armstrong ve arkadaşlarının Apollo 11 ile Ay’a (Dünya dışındaki bir yere ilk kez) ayak basmalarıdır. Cızırtılı televizyon görüntülerinden izlenen bu olayın sahneleri insanlık tarihinin en önemli olaylarından biri olarak kabul edilir. İnsanlık tarihinde imkansız olarak kabul edilen bir olay böylelikle gerçekleşti. Bilimi dinin yerine geçirmeye kalkan bazı pozitivistler bu olayı dine karşı kullanmaya kalktılar. İslam alemindeki bazı cahil din adamları Ay’a gidildiğini söyleyenin kafir olacağını, bu olayın hiç gerçekleşmediğini ileri sürdüler. Oysa görüldüğü gibi bu, Kuran’ın bir işaretidir ve bu olay dinle çatışmak bir yana, Kuran’ın Allah’ın kitabı olduğunu doğrulayan binlerce delilden birisidir.
Ay’a gidilmesi Kuran’ın mucizesini gösterdiği gibi, Ay’a gidilince görülenler de Allah’ın sanatını, gücünü, kudretini göstermektedir. Dünya’nın Ay’dan çekilen fotoğrafları Allah’ın sanatının muhteşemliğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Ay’ın Dünya ile açısından, Ay’ın kütle miktarından, Ay’ın Dünya’ya uzaklığına kadar her şey, Allah’ın sanatını göstermektedir. Örneğin Ay’ın kütlesi daha fazla olsaydı veya Ay, Dünya’ya daha yakın olsaydı, gel-git olaylarında tüm karaları sular basardı ve Dünya’da yaşamamız mümkün olmazdı.
Ay’a gidileceğine işaret eden 18. ve 19. ayetlerden sonra 20. ayette “Şu halde onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar?” diye sorulması da ilginçtir. Ay’a gidiş ve Ay hakkındaki tüm bulgular, Allah’ın sanatının mükemmelliğini ortaya koymasına rağmen dinsizler, ateistler, Allah’a isyan ve inkâra devam etmişler ve Ay’a gidişi adeta bilimin dine karşı zaferi olarak göstermişlerdir. Bu yanlış değerlendirmenin sebebini şöyle açıklayabiliriz: Bunlar bilimin, Allah’ın sanatının anlaşılmasını sağlayan bir uğraş, Allah’ın maddeye koyduğu kurallar bütünü olduğunu anlamamışlar, bilimin din ile yarış halinde olduğunu sanmışlardır. Bilim Allah’ın yarattığı Evren’in tanınması, din ise Allah’ın gönderdiği hayat nizamıdır. Allah’tan olan iki şey çelişemez. Var olan çelişkiler ya bilim adına hatalardan, ya da bundan daha çok din adına uydurmalar üreten din adamlarından olmuştur, dinin kendisinden olmamıştır.
Bu bölümde incelediğimiz İnşikak suresinin 18, 19, 20. ayetlerinden sonraki 21. ayet ise şöyledir:
Kendilerine Kuran okunduğunda secde etmiyorlar. (84:21)
AY’IN YARILMASI
Yaklaştı saat ve yarıldı Ay.(54:1)
Kuran’da Ay’a gidilmesi ile ilgili ikinci bir işaret daha vardır. O da yukarıda alıntıladığımız ayettedir. Bu işareti daha iyi anlamak için “yarıldı” diye tercüme ettiğimiz “şakka” kelimesini incelemek yerinde olacaktır. “Şakka” kelimesi Arapça’da “ikiye ayrılma” anlamının yanında “toprağın kazılması, sürülmesi” gibi anlamlara da gelmektedir.
Suyu akıttıkça akıttık. (80:25)
Sonra yeri yardıkça yardık. (80:26)
Abese Suresi’nde gördüğümüz gibi suyun toprakta açtığı yollar, toprakta yaptığı değişiklikler de “şakka” kelimesiyle açıklanmıştır. Ay’a gidildiğinde gerçekleşen en önemli olaylardan biri Ay’ın zemininden örneklerin alınıp Dünya’ya getirilmesidir. Ay’a gidilmesini anlatan tüm yazılar, astronotların Ay’ın zemininden örnek parça alıp geri geldiklerini vurgulamaktadır. Bu olayla Ay’ın zemini insanlık tarihinde ilk defa eşelenmiştir; yani “şakka” kelimesiyle Kuran’da vurgulanan olay gerçekleşmiştir. Ayetten anladığımız kadarıyla bu olayın gerçekleşmesi Dünyamız’ın sonunun yaklaştığının bir habercisidir. Zaten Peygamberimiz son Peygamber olduğu için, O’nun gelişi sonun yaklaştığını göstermekteydi, bu olay ise artık kıyametin daha da yaklaştığını haber vermektedir. Fakat kıyametin gerçek vaktinin ne zaman olduğu ve bu yaklaşmanın ne kadarlık bir süreyi kapsadığını sadece Allah bilmektedir.
İncelediğimiz 54- Kamer Suresi 1. ayetten Kuran’ın sonuna kadar 1389 ayet geçmesi çok ilginçtir. Çünkü Ay’a gidiş hicri takvime göre 1389 yılında gerçekleşmiştir. Bunun dışında Ay’dan Apollo11’in kalkış anı da ilginçtir. Bu an 12:54.01 (E.D.T)’dir. Bu bölümde alıntıladığımız Kamer suresi 54. suredir. Bu surenin 1. ayetinde bahsettiğimiz ifade geçmektedir (Yani 54-1). Uzay’da zamanın nasıl hesaplandığını anlamak için NASA’nın internet adresine bakabilirsiniz. (Kuran’daki matematiksel verileri değerlendirdiğimiz sitemizin diğer sayfalarında Kuran’daki matematiksel uyumların tesadüfen oluşmasının imkansız olduğunu göreceğiz.)
Kamer suresinin 1. ayetinin işaretini gördük. Kamer suresinin 2. ayeti ise Allah’ın gösterdiği delilleri görmelerine rağmen bunlara yüz çevirenlere seslenmektedir:
Onlar bir delil görseler sırt çevirirler ve “Bu süregelen bir büyüdür” derler. (54:2)