…Sonra o damlacığı asılıp tutunan birşeye dönüştürdük. Sonra asılıp tutunan şeyi, bir çiğnemlik et parçası haline getirdik. Sonra bir çiğnemlik et parçasını, kemik olarak yarattık. Sonra kemiğe et giydirdik.(23:14)
… Kemiklere de bir bak. Nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra da onlara et giydiriyoruz… (2:259)
Tercümede geçen “bir çiğnemlik et” ifadesi, Arapça “mudga” kelimesinin karşılığıdır. Kemiğe giydirilen et vurgulanırken geçen “et” ifadesi ise ayette “lahm” kelimesi ile anlatılır. Bu deyim “taptaze et” gibi eti vurgular. Bu ayrımın altını çizmekte fayda vardır.
Embriyo başlangıçta kemiksiz bir çiğnemlik et formundadır. Embriyodaki kıkırdak doku, ayette söylendiği gibi sonradan kemikleşmeye başlar. Yine aynen ayetin söylediği gibi kemikleşme başladıktan daha sonra kas etleri oluşarak kemikleri sarar. Ayette geçen “lahm” kelimesi kas etleri için kullanılmaktadır. Kuran’da 1400 yıl önce haber verilen bu oluşum sırasından bilim çok yakın döneme dek habersizdi. Bu dönemde kemiklerin ve kasların beraber oluştuğu düşünülüyordu. Gelişmiş mikroskoplar ve anne karnının içine giren mikro kameralar, Kuran’ın haklılığını bir kez daha göstermiştir.
İSKELETİMİZİN MÜKEMMEL YARATILIŞI
Bakara Suresi’nden alıntıladığımız ayet, kemiklerin kasla sarılmasını vurgulamadan önce iskelet yapımıza dikkat çekmekte ve bu yapıyı incelememizi teşvik etmektedir. Bu ayeti okurken Allah’ın Kuran’da oluşturduğu bilimsel mucizeyle beraber, Allah’ın vücudumuzda oluşturduğu yaratılış mucizesini de kemiklerimiz bağlamında düşünelim.
Bir mühendislik harikası olan iskeletimiz, her biri ihtiyacımıza göre ölçülüp biçilmiş değişik boyutlarda 206 kemikten meydana gelir. İskeletimiz, eklemler ve bağlarla birbirine tutturulmuş; atlama, koşma, eğilme, oturma ve benzeri hareketler için ölçülerek, planlanarak inşa edilmiş bir kemik kuledir. Her hareketimizde iskeletimizi farkına varmadan, zorlanmadan kullanır, iskeletimizin hizmetimize verilmiş olması sayesinde günlük hayatımızı sürdürürüz. Örneğin bu kitabın sayfalarını çevirirken kaç eklemimizi kullandığımıza dikkat edin: Omuz, dirsek, bilek ve parmak eklemlerimizin her birini nasıl da kolaylıkla, birbiriyle uyumlu bir şekilde kullanırız. Hem de iskeletimizi kullandığımızın hiç farkına varmadan…
Bu eşsiz mimari yapıya ister mühendis, ister doktor gözüyle bakınız, bu yapı karşısında bildiklerinizin ne kadar yetersiz kaldığını göreceksiniz. İskeletimiz vücuda dayanak oluşturur, organlarımızı mükemmel bir şekilde korur, sinir ve kas sistemlerinin bağlantısını sağlar ve vücudun hareketlerini gerçekleştirmesinde en önemli görevi üstlenir. İskeletimizin her parçası kendi farklı görevini mükemmel bir şekilde yerine getirir. Kafatası ve leğen kemiğinde olduğu gibi kemiklerin hareketinin sakıncalı olduğu yerlerde eklemler sabittir. Hareketin gerekli olduğu kalça veya omuz gibi yerlerde eklemler oynaktır. Boyun omurundaki kemikler, başın kendi ekseni etrafında 180 derece dönmesine imkan verecek şekilde yaratılmışlardır. Bu sayede aşağıyı, yukarıyı ve her iki yanımızı görmek için bütün vücudumuzu döndürmek gibi bir zahmete katlanmaksızın, sadece başımızı çevirmemiz yetmektedir. Akciğer ve kalp gibi organlarımıza yakın yerdeki kemikler bu organları koruyacak ve bu organların çalışmasını aksatmayacak şekilde yaratılmışlardır…
Bir betonarme binayı ayakta tutan kolon, kiriş ne ise, insanı ayakta tutan iskelet sistemi de odur. Ancak düşünen bir insanı hayrete düşürecek nokta, modern binalarda iskelet sistemi bina ağırlığının %60-70’ini oluşturduğu halde, insan iskeletinin, toplam insan ağırlığının %15 kadarını oluşturmasıdır. Bu hafif iskeletin dayanma gücü ise çok yüksektir. Mesela uyluk kemiği dikey vaziyette bir ton ağırlığı kaldırabilecek kapasitededir. Kemiklerimizde sağlamlık ve esneklik mükemmel ölçülerle buluşturulmuştur…
İskeletimizin bir yağlanma sistemi vardır ki, sırf bu sistemin detayları sayfalara sığmaz. Vücudumuzdaki her bir eklem kendisi için gerekli özellikteki yağlarla düzenli olarak yağlanmaktadır. Her hareket ettiğimizde birbiri üstünde hareket eden, sürtünen omurların aşınmasının disk denen dayanıklı kıkırdaklarla önlenmiş olması da yaratılış planımızın ayrı bir bölümüdür.
İskeletin harika yaratılışının çok az bir kısmını anlattığımız bu bilgiler bile Bakara Suresi 259. ayette “Kemiklere de bir bak…” denerek, niye gözlerimizin iskeletimize çevrildiğini göstermektedir. Bir çiğnemlik et, anne karnında kemiklere çevrilirken bu mükemmel yaratılış başlamaktadır. Daha sonra bu sistem kadar harika olan kas yapımız da yaratılacaktır.
Allah her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksiltip, neyi arttırdığını bilir. O’nun katında her şey bir ölçü iledir. (13:8)