MATEMATİKSEL MUCİZELER
MATEMATİKSEL MUCİZELER

MATEMATİKSEL MUCİZELER

Ve Kuran’ı okumakla da emrolundum. Artık kim doğruya yönelirse kendi benliği için doğruya yönelmiştir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: “Ben yalnızca uyarıcılardanım.”(27:92)

Ve de ki: “Övgü Allah’adır. O size delillerini gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız. Rabbin yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.(27:93)

Kuran’ın bu ayetlerinin indiği tarihten daha ilerideki bir zamanda, Allah’ın delillerinin açığa cıkacağı 93. ayette müjdelenmektedir (Türkçe’ye mucize, delil, ayet, belge diye çevrilen kelimenin Arapça’sı “ayet”tir. Biz, bu kelimeyi “delil” diye çevirdik). Kuran mucizeleri, Peygamber’in iradesinden bağımsız olarak oluşturulmuştur. Her şeyden önce bu mucizeleri oluşturmaya o dönemdeki tüm insanlığın toplam aklı bile yetersiz kalırdı. Eğer bu mucizeler “çölün Muhammedi”nin işi olsaydı, bu mucizeleri duyurmaya, Kuran’ın bu mükemmel yönlerini kendi döneminin insanlarına da gösterip, onları inkarlarından vazgeçirmeye çalışırdı. Yakın tarihlere kadar, İslam dünyası bu mucizelerin önemli bir kısmından habersizdi. Hele kitabın bu kısmında göreceğimiz matematiksel mucizeler daha 50 yıl önce bilinmiyordu. Evet günü gelince Alla delillerini açığa çıkarmaktadır. Aklını ve vicdanını kullananlar bu mucizeleri takdir etmekte, Allah’ı övmekte ve Allah’a şükretmektedirler.

Bir de şöyle diyorlar: “O’na Rabbi’nden bir delil indirilse ya!” De ki: “Duyu organlarıyla algılanamayan, Allah’ın tekelindedir. Siz bekleyedurun. Sizinle birlikte ben de beklemekteyim.”(10:20)

Bu ayette de Allah’ın delillerini ileriki tarihlerde göstereceğine dair bir işaret vardır. İnkarcılar mucize talep ederek muhalefet yapmakta, fakat mucize gördüklerinde birçoğu yine inkarlarına devam etmektedir. Anlaşılıyor ki inkarcıların mucize talebi, samimi bir talep olmaktan çok, muhalefet psikolojisiyle yapılmış bir karşı koymadır.

Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları delillerimden uzak tutacağım. Onlar her türlü delili görseler de inanmazlar. Dossoğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama azgınlık yolunu görseler onu yol edinirler. Bu onların delillerimizi yalanlamalatı ve onlara karşı kayıtsız kalmalarından dolayıdır.(7:146)

Samimi olarak öğrenmek isteyenler, Allah’ın dinine karşı büyüklük taslayanlar, “Ben kendime yeterim, Allah’a ihtiyacım yok” diyeerk kibirlenenler, Kuran’ın mucizelerini kavrayamazlar. Bunlar mucizeleri görseler de inatlarından dolayı bu delillere karşı ilgisiz kalırlar.İnkarcıların bu tipleri dışında dini, toplumun bir geleneği gibi algılayan ve çevre baskısının kendi üzerindeki etkisi, gerçeği bulma arzusunun önüne geçenler de Kuran’ın mucizelerini anlayamamaktadırlar. Kuran’ın doğa bilimlerindeki, matematiksel alanındaki mucizeleri insan aklına seslenmektedir. İnsan aklını yok kabul eden, dini, akıl yürütme sürecinin olmadığı bir inanç tarzı olarak görenler ve dini kârlı bir ticaret aracı olarak kullananlar da bu mucizeleri anlayamazlar. Dini ticaret aracı olarak gören zihniyetin elemanları, dinin, sahte dini oteritelerden öğrenilmesini isterler. Dini anlama sürecine aklın karıştırılmasından hoşlanmazlar. Çünkü aklın karıştığı dinde, din adına uydurulanlar ve tüccar sahtekâr, menfeatçi din adamları tahtlarından indirilir. Bu kârlı geçim kapısı, insanları siyasi ve maddi açıdan manipüle etme aracı, ellerinden alınır.

MATEMATİĞİN KARŞI KONULAMAZ KESİNLİĞİ

Kitabımızın bu kısmında Kuran’daki matematiksel mucizeleri göreceğiz. Matematik, felsefeden doğa bilimlerine kadarki bilim dallarının, karşısında saygıyla eğildikleri temel bir dildir, bir araçtır. Matematiksel kesinlik, tarih boyunca düşünürleri büyülemiştir. Fakat özellikle 16. yüzyıldan sonra matematiğin değeri iyice anlaşılmış, Evren’i anlamada matematiği merkeze koyan bilimsel zihniyet sayesinde tüm bilimlerde gelişmeler kaydedilmiştir. Bu gelişmeler sayesinde arabalar, trenler, uydular, yeni ilaçlar, yeni iletişim araçları ve modern dünyanın tüm teknolojik harikaları olmuştur. Matematiğin merkezi rolü olmasaydı, ne Evren’i böylesine anlamak, ne de teknolojik harikaları keşfetmek mümkün olurdu.

Pisagor
Pisagor gibi bazı düşünürler Evren düzeninin özünün sayısal olduğunu sezdiler ve matematiğe mistik anlamlar yüklediler.
Galile Galileo
Galile Galileo, “Matematik Allah’ın Evren’i yazmakta kullandığı dildir.” demektedir.

Tarihin hemen her döneminde belli bir değeri olmuş olan matematik, son dört asırda zirveye çıkmıştır. Günümüzün bilimsel mantığı hep matematik sayesinde oluşmuştur. Matematiğin bu merkezi rolü almasında önemli rolü olanlardan Galile’nin dedidği gibi “Matematik Allah’ın Evren’i yazmakta kullandığı dildir.” Mutlak evrensel doğru için Matematik en önemli araç kabul edilmiştir. Pisagor gibi bazı düşünürler Evren düzeninin özünün sayısal olduğunu sezdiler ve matematiğe mistik anlamlar yüklediler. Fakat bilimsel mantığın, matematiğin üzerine bina edilmesiancak son asırlarda mümkün olabilmiştir. Bilimin matematiğin dili üzerine bina edilmesinin önemli aktörlerinden ve kartezyen ekseninde geometriyi ve aritmetiği birleştiren Descartes şöyle demektedir: “Tüm entelektüel konular matematik yoluyla birleştirilebilir ve birleştirilmelidir.”İnsanlığın en büyük keşfi belki de matematiğin Evren’deki bu rolünün anlaşılmasıdır. Çünkü geri kalan tüm keşifler, Edison’un ampulünden yarış arabalarına, Einstein’ın izafiyet teorisinden  Newton’un yerçekimi kanunlarına kadar hepsi, ilk önce bu keşiflerin anasının, keşiflerin dilinin, değerinin anlaşılması sayesindedir. Kuran, 1400 yıl önceden matematiğin önemine işaret etmiştir. Kuran sürekli Evren’deki ince dengeyi (mizan) ve matematiksel ölçülendirmeye (kader) dikkatleri çeker. Ay’ın ve Güneş’in sayılandırmaya (hesab) tabi olduğunu söyler.

Güneş ve Ay bir hesap iledir.(55:5)

Kopernik ile başlayan süreçte Kepler ve Galile’nin; Güneş’i ve Ay’ı, Dünya’nın bunlara göre konumunu ve hareketlerini doğru olarak açıklamalarını sağlayan sebep, matematiğin önemini kavramaları ve Allah’ın Evren’i yazdığı dilin matematik olduğunu keşfetmeleridir. İşte bu çok çok önemli noktaya Kuran 1400 yıl önceden işaret etmekteydi. Kuran, Evren’in gayesel yaratılışını ve Evrensel oluşumların matematiksel formüllerle (kader, hesap) tanımlanmasını çelişki olarak görmez. Evrensel oluşumların ve dengenin (mizan), amaçsallıkla ve matematiksel olarak meydana gelişini içi içe, beraber tarif eder.
Madem Evren, Allah’ın eseridir ve bu eser matematiğin diliyle yazılmıştır, Allah’ın kitabı olan Kuran’da da aynı dilin kullanılmasına hiç şaşmamak lazımdır. Böylece Allah, matematiğin karşı konulmaz kesinliğiyle mucize oluşturmaktadır. Hz. Musa, büyücülüğün zirvede olduğu bir dönemde büyücüleri bile imana getirecek tarzda mucizeleri nasıl gösterdiyse, Kuran da bilimin ve özellikle bu bilimlerin dili olan matematiğin zirvede olduğu bir dönemde bilimsel, matematiksel mucizelerini ortaya koymaktadır. Böylece bilimsel ve matematiksel mantığın geliştiği bu dönemde, bu mucizelerin değeri daha iyi anlaşılacak, dine bilim ile karşı koymaya çalışanlar kendi silahlarıyla etkisiz hale getirileceklerdir. Gerçekten de Allah’ın zamanlaması müthiştir! Gerçekten de Allah’ın Kitabında gösterdiği mucizeleri müthiştir!
NEDEN MATEMATİK
Günümüzde her bilimsel uğraş matematiksel kesinlik duygusu arar, bulamasa bile buna özenir. Dinde kesin bir delil arayanların, dinde de matematiksel bir delile özenmelerine hiç şaşmamak gerekir. Carl Sagan, Kuran’ın ayetlerindeki anlatımlardan haberdar olmayan ünlü bir astronom ve yazardır. Onun “Contact (İlişki)” romanında birazdan göreceğimiz hayali anlatımları, Allah’tan matematiksel bir delil beklenmesine, inananların matematikte buldukları kesinlik duygusunu, dine aktarmaya çalışmalarına ilginç bir örnektir:
“Hayır, anlamıyor musunuz ? Bu başka türlü olmalı. Bu sadece Evren’i fizik ve kimyayı belirleyen ince matematik yasalarla kurup işletmek değildir. İletilen bir haberdir bu. Bu Evren’i ki yaratmışsa, aşkın sayılara haberlerini gizlemiş ki; akıllı hayatın geliştiği 15 milyar yıl sonra bunlar okunabilsin. İlk rastlaşmamızda, bunu anlamadığınız için, sizi ve Rankin’i eleştirdim. ‘Eğer Allah bizi varlığından haberdar etmek isteseydi, neden açık ve kesin bir haber iletmedi?’ diye sormuştum. Anımsadınız mı?”
-“Çok iyi anımsıyorum. Allah’ın matematikçi olduğunu düşünüyorsunuz.”
-“Bunun gibi bir şey. Eğer bize söylenen doğruysa bu, bulanık suda balık avlamak değilse. Eğer Pi’nin içinde gizli bir ileti varsa ve diğer doğaüstü sayıların sonsuzluğundan biri değilse. Eğer, eğer, eğer…
-Aritmetiğin içinde esin arıyorsunuz.Ben daha iyi bir yol biliyorum.”
-“Polmer, bu tek yoldur. Bir kuşkucuyu inandırabilecek tek şeydir. Bir şey bulduğunuzu hayal edin. Aşırı karmaşık olmak zorunda değil. Pi’nin içine rastlantı olarak yığılmış sayılardan daha düzenli bir şey. Bize gereken yalnız bu. Sonra da dünyanın her tarafından matematikçiler, kesinlikle aynı modeli, aynı iletiyi, ya da içine ne konulmuşsa yanılgısız bulacaklardır. O zaman, burada mezhebi bölünmeler olmaz. Herkes aynı kutsal metni okumaya başlar. Kimse dinin, büyücünün gözboyaması olduğunu, ya da geçmişteki tarihçilerin kayıtlı olanı saptırdıklarını; isterinin, hayallenmenin, ya da gelişme çağında anne babanın yerine onu koyduğumuzun tartışmasını yapmaz. Herkes inançlı olabilir.” (Carl Sagan, Contact Kitabı, Simon and Schuster, 1985 yılında yayınlandı, sayfa 418-419, New York)
Bu metin, Kuran’ın matematiksel mucizelerinden haberi olmayan ünlü astronom ve yazar Carl Sagan’ın romanından alıntıdır. Bu eserde felsefecilerin bir hayali, ifadesini bulmaktadır: Allah’ın matematiksel kanıtı. Kuşkuya yer bırakmayan, evrensel dili olan matematik, bilim adamlarını, felsefecileri cezbetmektedir. Okuduğumuz alıntı; bu çekimin, bu kesinlik anlayışının ifadesidir. Zamanımızın değerlerini ve şartlarını, insan ruhunun arzularını bilen Allah, insanlığın bu kesinlik arayışına matemetiğin zirvede olduğu, tarihin içinde olduğumuz bgu aşamasında cevap vermiştir. Hem de metinde geçtiği gibi “karmaşık değil”, üstelik “taklidi imkansız.”
Fakat Carl Sagan’ın metnine bazı noktaların ilave edilmesi lazımdır: Böyle bir mucize gösterilse de herkesin buna inanacağını beklemek yanlıştır. İnkarcılığın inatçı, açıkk arayan, apaçık olanı anlamaktan kaçınan psikolojisi, en açık delilleri bile kabullenmeyi engellemektedir. Gerçekten de matematiksel bir mucize, içinde bulunduğumuz çağ açısından tam ve mükemmel bir mucize şeklidir. Fakat herkesin bunu kabul etmesini beklemek inkarcı psikolojisini görmezden gelen hayalci bir yaklaşımdır.
TEK BİR SURENİN BİLE TAKLİT EDİLEMEZLİĞİ

Eğer kulumuza indirdiğimizden şüphe içindeyseniz, haydi bunun benzeri bir sure getirin. Allah dışındaki tanıdıklarınızı da çağırın. Eğer doğru sözlü iseniz!(2:23)

Eğer yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız- bu durumda inkarcılar için hazırlanmış, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının.(2:24)

Kuran’ın matematiksel mucizeleri ile ilgili bölümleri okudukça, Kuran’ın tek bir suresinin bile taklit edilemeyeceğini daha iyi anlayacaksınız. Kuran’ın her suresinin hem kendisi, hem içinde geçen birçok kelimesi matematiksel olarak kilitlidir. Eğer Kuran’ın tek bir suresini bile atsanız, 19 sistemine göre 19×6=114 olan Kuran’ın sure sayısı, bu surenin atılmasıyla bozulur. Bu surede, “bir gün (yevm)” kelimesinin iki kez geçtiğini varsayalım. Kuran’da 365 kez geçen “bir gün (yevm)” kelimesi böylece 363’e ineceği için bu matematiksel mucize de bozulur. Ayrıca bu surede 3 kez “Dünya”, 1 kez “Ahiret” kelimelerinin geçtiğini varsayalım. Bu kelimelerin her ikisi de birbiriyle uyumlu bir şekilde 115’er kez geçmektedir. Bu sure çıkarılsa, “Dünya” kelimesinin tekrarı 112’ye, “Ahiret” kelimesinin tekrarı 114’e düşer ve uyum bozulur… Herhangi bir surenin ortadan kaldırılma olasılığında böyle bir çok örnek ortaya çıkacaktır. Herhangi bir surenin Kuran’dan çıkarılması, Kuran’ın matematiksel sistemini bozacaktır. Böylece her sure, ait olduğu bütünün değişmez, mutlak bir parçasıdır. Kuran’ın matematiksel mucizesinin bütünü, o bir sureyi de gerekli kılmaktadır. İşte Kuran’ın matematiksel mucizelerini inceleyeceğimiz kitabın bundan sonraki kısmında göreceklerimiz, neden Kuran’ın bir tek suresinin bile taklit edilemez olduğunu ortaya koymaktadır. Kuran’ın iddialı üslubunun nasıl yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Hiç şüphesiz Kuran’daki surelerin mükemmelliği ve matematiksel mucizelerin hacmi bizim ortaya koyduğumuzdan çok daha fazladır. Fakat sırf bu kitapta ortaya koyacaklarımız bile, bir surenin bile neden taklit edilemeyeceğini ortaya koymaya yetmektedir. Gerçeği görmek isteyene, hakikat aşikardır!

BİLMEDİĞİNİN PEŞİNDEN GİTME

Bilmediğinin peşinden gitme! Çünkü kulak, göz ve ve vicdanın hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.(17:36)

Allah’ın gösterdiği matematiksel ve diğer bilimsel mucizeler, aklını işleten, Allah’ın delillerini araştıran insanlara hitap etmektedir. İnatçı inkarcılar, nüfus kâğıdı dindarları, dinden menfaat sağlayanlar, dini etrafındaki taklit ile yaşayanlar; bu tavırlarını değiştirmedikçe, bu mucizelerden faydalanmaları çok zordur. Allah, taklitçi ve bilinmeden uyulan bir din anlayışını yeterince değerli bulmamaktadır. Allah dünyevi çıkar ummadan, aklını çalıştırarak, araştırarak, Allah’ın Evren’deki ve gönderdiği Kitabı’ndaki delillerini inceleyerek bağlanılan ve uygulanan dini değerli bulmaktadır. Taklit ederek, sırf falanca “şeyh” dedi, filanca “evliya” dedi diye dini yaşayanlar, bilmediklerinin peşinden gitmektedirler. Din satıp, dolar, euro, altın, itibar kazanmaya çalışanlardan ve aklını kullanmadan dini bir mitler, hayaller alemi olarak göstermek isteyenlerden, Allah hepimizi korusun.

Allah bize öyle bir kitap indirmiştir ki; bu kitabın söylediklerini, yine bu kitabın içinde mucize olarak gösterilenler onaylamaktadır. Kuran, hem dini anlatan, hem delilleri, mucizeleri içinde taşıyan, hem matematiksel ölçütlerle şifrelenmiş, hem de rehber, müjde, rahmet olan kitabımızdır.

Dediler ki: “Ona Rabbi’nden deliller indirilmeli değil miydi?” De ki: “Deliler yalnızca Allah’ın katındadır. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”(29:50)

Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu ? Gerçekten de bunda inanan bir toplum için bir rahmet ve bir hatırlatma vardır.(29:51)

RAKAMLANMIŞ KİTAP

Kuran’ın 83. suresi olan Mutaffifin Suresi’nde iki defa “rakamlanmış kitap”tan bahsedilir. Bu ifadenin Arapça’sı “kitabun markum”dur. Bu ayetler, kitapların sayılandırılmasının, sayısal düzene bağlanmasının; Allah’ın davranış tarzına aykırı olmadığının delilleridir. İlgili ayetler şöyledir:

Hayır kötülerin kitabı şüphesiz Siccin’dedir.(83:7)

Siccin’in ne olduğunu sana öğreten nedir ?(83:7)

Rakamlanmış bir kitaptır o.(83:7)

İyiler için de; kötüler için de “rakamlanmış kitap”tan bahsedilmektedir. Fakat “rakamlanmış kitaba” yakınlaştırılmış olanlar tanıklık ederken, kötüler için bu mümkün olmamaktadır. Kötüler Allah’ın delillerine efsane deyip, bu delilleri yalanlamaktadırlar ((83:13)). Ne kadar ilginçtir ki; göreceğimiz tüm deliller Kuran’ın da “rakamlandırılmış bir kitap” olduğunu göstermektedir. Bazı insanlar buna tanıklık ederken, bazıları da “efsane,masal” diyerek bu delilleri hafife almakta, inkar etmektedirler. Allah’ın bu delillerine tanıklık etmek ve bu delilleri takdir etmek ise Allah’ın armağanıdır.

NUMEROLOJİ İLE ALAKASI VAR MI?

Bazıları Kuran’ın matematiksel mucizeleri olduğunu duyunca, daha bunların içeriğini anlamadan “numeroloji” etiketini yapıştırıp, bunları inkar etme yoluna gitmektedirler. Oysa numeroloji ile matematiği karıştırmak; astronomi ile astrolojiyi, büyücülükle kimyagerliği karıştırmak gibi vahim bir hatadır. Öncelikle numeroloji ile ilgilenenler, Kuran ayetlerinin açık manasından çıkmayan bilgileri Kuran’a söyletmeye kalkmışlardır. Örneğin 21-Enbiya Suresi 48. ayette Hz. Musa’ya “furkan” verilmesini, numerolojiyle ilgilenen kimileri kendi şeyhlerine 48’le biten bir yılda vahiy gelmesi olarak yorumlayabilirler. Kimi numerolojiyle ilgilenenler ise Kuran’ın, Peygamber kıssalarıyla, helal ve haramla ilgili ayetlerini gerçek anlamlarıyla değil, bu anlamların arkasında olduğunu hayal ettiklerigizli-batini yorumlarla yorumlamaya kalkmışlardır. Örneğin Hz. Yusuf kıssasını veya oruç tutmayı veya domuz eti yememeyi, bambaşka yepyeni anlamlarla yorumlamaya kalkmışlar, bunu yaparken “Yusuf” kelimesinin geçiş adedi, Yusuf kıssasının numarası gibi sayımları bu yeni hayali yorumlarına katmışlardır.
Numerolojiyle, burada bahsedilecek, Kuran’da geçen tekrarların astronomik fenomenlerle ahengi veya kelimelerin kendi arasında ahenkli sayılarda kullanılmış olması gibi olgularla karıştırmak; kanı büyü için kullanan büyücüyle, kanı tahlil yapmakta kullanan biyokimyacının yaptıklarını, ikisi de kan kullanıyorlar diye aynı kefeye koymak kadar büyük bir hatadır. Burada sunulan verilerin hiçbiriyle, Kuran’daki kelimelerin taşımadığı bir anlam bu kelimelere yüklenmemektedir. Ayrıca ne imanla ne de helal-haramla ilgili konularda, Kuran’dan anlaşılmayan yeni anlamlar türetilmektedir. Örneğin Kuran’da Ay (Dünyanın uydusu) kelimesinin 27 kez geçmesiyle, bir astronomik fenomen olarak Ay’ın Dünya etrafındaki eliptik dönüşünü tamamladığı gün sayısının 27 olması arasındaki ahenge; yada “anne ile baba” veya “melekler ile şeytan” gibi birbiriyle ilişkisi açık olan kelimelerin eşit sayıda geçmesindeki ahenge dikkat çekilmektedir. Bunlar yapılırken ise Ay, anne, baba, melekler ve şeytan gibi kelimelerin hiç birine yeni anlamlar yüklenmemekte, Kuran’dan açık manalar saptırılmamaktadır. Bu ahenkleri ve Kuran’ın içinde tecelli eden bu mucizeleri “numetoloji” olarak yaftalayıp küçümsemek; Kuran’da açığa çıkan olağanüstülüklere karşı kör olmaktır ve Allah’ın, imanın güçlendirilmesi için sunduğu bu imkana karşı büyük bir insafsızlıktır. Öncelikle “Kötü örnek örnek teşkil etmez” prensibince, kötü örnekler tespit edilmeli ama kötü örneklerden kaynaklanan paranoyalardan dolayı hatalı yaklaşımlar sergilenmemelidir.

ANLAŞILMASI KOLAY, TAKLİDİ İMKANSIZ

Kitabımızdaki matematiksel mucizelerin anlatımı iki bölümden oluşmatadır. Birinci bölümde “Kelimelerin Uyumundaki Matematiksel Mucize”yi göreceğiz. (Bu mucizelere kısa biçimde “KUM” diyeceğiz.) Kitabımızdaki KUM’lardan Kuran’daki kelimelerin uyumunu, hem bu kelmelerin kendi aralarındaki uyumu, hem de bukelimelerin evrendeki oluşumlarla uyumu açısından inceleyeceğiz. Kurandaki bu mucizeler tam anlamıyla “anlaşılması kolay, taklidi imkansız” mucizelerdir. matematiğe ilgisi az olanlar bile bu mucizeleri rahatlıkla anlayıp takdir edebilirler.
Daha önceki kitabımızın baskılarında tekrar sayısınabir sınır koymadan KUM örnekleri vermiştik. Yeni baskılarda, 10’un altındaki tekrarla ilgili örnekleri dahil etmeme prensibi getirerek, buna uymayan örneklerimizi çıkardık ve onların  yerine koyduğunuz yeni örneklerle KUM sayısını, önceki baskılarda olduğu gibi, yine 50’ye tamamladık (Örneğin “7 gök” ifadesinin 7 kez, “ümit” ve “korkunun” eşit şekilde 8’er,”sıcak” ve “soğuğun” eşit şekilde 4’er, “zarar”  9’ar kez geçmesi gibi 10 tekrarın altındaki örnekleri yenileriyle değiştirdik.)

Matematiksel mucizelerin 19’la ilgili kısmında, Kuran’da dikkat çekilen 19 sayısıyla ilgili mucizeyi inceleyeceğiz. 19’lu sistemin tüm Kuran’ı saran olağanüstü bir mucize olduğuna bu bölümde tanıklık edeceğiz. 1’den 19’a kadar sayabilen herkes bu mucizenin, “anlaşılması kolay, taklidi imkansız” noktalarına tanık olabilir. Fakat 19 mucizesi, bir çbirçok farklı şekilde karşımıza çıkmaktadır. 19’la ilgili birçok özelliğin anlaşılması olasılık hesabı bilgisini, daha dikkatli araştırmaları da gerektirmektedir. Kitabımızda 19’un “anlaşılması kolay, taklidi imkansız” yönleri kadar, anlaşılması daha zor olan, bilgi gerektiren noktalarına da değineceğiz.

Kitabımızın matematiksel bölümünü yazarken KUM mucizelerinde Abdülrezzak Nevfel’den Hasan Öztürk’ten; 19’larla ilgili bölümü yazarken Cesar Mejul, Reşad Halife, Richard Voss, Milan Sulc ve daha birçok yazardan faydalandık. Bu yazarların hiçbirini görmedik, bu yazarların hiç birinin dine bakış açılarını, varsa mezhepsel görüşlerini bu kitabın konusu yapmadık. Bu kitabımız, dinin içindeki tartışmalara girmemeye özen göstermektedir. Muhakkak ki din içindeki birçok hususun da tartışılması lazımdır, fakat o mesele bu kitabın dışındaki araştırmaların konusu olmalıdır. Bu kitapta bu din içi tartışmalara girmediğimiz gibi, Kuran’daki matematiksel mucizenin tartışmalı hususlarına veya zayıf matematiksel bağlantılara dayalı özelliklere de yer vermemeye gayret ettik. “Kuran Allah’ın kitabıdır” diyen herkes, Kuran’da gözüken mucizeler için Allah’a şükretmeli, Allah’ın bu yardımının değerini bilmelidir.

Kuran’ın bu matematiksel mucizelerini keşfedenlerin kimlikleri, dini konudaki yorumları ne olursa olsun, Kuran’ın bu mucizeleri zarar görmez. Çünkü bu mucizeler Kuran’ın mucizeleridir ve her an apaçık bir şekilde ortada durmaktadırlar.

İsteyen her an onları sınayıp, doğruluğunu kontrol edebilir. Bunları bulanlar ateist bile olsalar hiçbir şey değişmez (Örneğin “bir ay” kelimesi kuranda 12 kez geçer. Bunu kim bulmuş olursa olsun 1400 yıllık Kuran ortadadır. Bunu açıp test etmek gayet kolaydır. Veya 19 mucizesiyle ilintili olarak Besmele’nin 19 harf olması da böyledir.)

Çağımızın insanının en büyük hastalıklarından biri aşırı şüpheciliktir. Kuran’ın inceleyeceğimiz matematiksel mucizeleri, her an sınanabilirlik özelliğiyle bu aşırı şüphecilere cevap niteliğindedir. Bu mucizeler, tarihin belli bir döneminde gözüküp, yok olmuş değildir. İşte Kuran ortada durmaktadır, her an bu mucizeler test edilebilir. Tam çağımıza uygun bir yanıt: Test edilebilir, sınanabilir, yanlışlanmaya ve doğrulanmaya açık mucize.

Deki: “Eğer bütün insanlar ve cinler bu Kuran’ın bir benzerini oluşturmak için toplansalar ve bu konuda birbirine destek olsalar bile, onun bir benzerini meydana getiremezler.”(17:88)

Devamı birazdan yazılacak…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *